16 Şubat 2013 Cumartesi

Küheylanlar gibi !


Küheylanlar gibi !

Koşmak, küheylanlar gibi alabildiğine engelli bir alanda, engelleri bir bir aşarak koşmak.. Koşmak sadece iki ayağını karnına çekerken seri hareket edip fiziksel bir davranış mı yoksa bir hedefin uğruna, bir sevdanın uğruna, bir idealin uğruna çaba sarfetmek midir ? Evet koşmaktır ki ardında yaşlı gözler bırakmaktır. Gaye-i hayal edinip o yolda yorulmaksızın, canın çıkarcasına önüne gelen engeli geçmektir aslında koşmak…

 Gerçekten koşmalı mıyız? Yoksa yerimizde sayıp olan bitene seyirci mi kalmalıyız? hele ki dünyada olup bitene seyirci kaldığımız (yerimizde saydığımız) bu çağlarda hissiyatım şudur ki gerçekten kendimize hedef belirttiğimiz idealler uğruna çaba sarfetmeliyiz. Evet bizleri geri itelediler, ötekileştirdiler çünkü bizlerden hedeflerimizi, sevdalarımızı, hayallerimizi çaldılar ve bu hayallerimizi bir daha bizlerin aklına bile sokmamaya karar verdiler. Peki bizlerin onca hayalini,sevdasını unutturdular da biz bunları hatırlamak için ne yaptık? Hiç bir şey ! Çok vahim bir tablo değil mi? Uzun yıllar tek bir gaye-i hayal       ( Ezan-ı Muhammediye’yi güneşin doğup, battığı her tarafa yaymak) doğrultusunda hareket eden bu millete tek yapılan tarihini MİLLETİN HAFIZASINDAN SİLMEKTİ ve olduda ! Şimdi ise bizler bir türlü aynı gaye doğrultusunda bir türlü koşamıyoruz. Ayaklarımız yara bere içinde ve bir türlü o yarayı kapatamadığımız gibi yara üstüne yara açıyoruz.

Yaraları kapatmak için tekrardan ahvalimizi gözden geçirmeli, edindiğimiz hedeflerimize eskiden olduğu gibi değil daha fazla sarılmalıyız. Tarihe yapışıp kalmak  değil ufkumuzu geniş tutmalı tarihimz ile hedeflerimizi sentezleyerek koşmalıyız gaye-i hayal için..

Vesselam…

28 Ocak 2013 Pazartesi

İnanç kaybolduğunda insanda kaybolur..

“İnandığın gibi yaşayamazsan , yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.” Hayatımıza tatbik etmemiz gereken, yaşarken ölçü olarak alabileceğimiz bir sözdür Hz. Ömer (r.a)’ın bu sözü. İnanmak nedir? Neden inanmak bu kadar önemli ? İnanmadan yaşamak yada inanarak yaşayarak hayatımızı ne derecede değiştirir?
İnanmak; bir şeyi doğru olarak bilmektir. (ör: Allah’ın varlığını kabul etmek.) İnsanoğlu dünyaya gelişinden itibaren bin bir türlü varlığa inanmış ve yaşamlarını, inandıkları varlıklara, davaya, düşünceye ve sisteme göre idame ettirmişlerdir. Her bir toplum, inandığı bu kanunların  doğruluğunu kabul etmiş ve karşılıklı etkileşim ile inandıkları varlıkları, düşünceleri birbirlerine zorla veyahut gönülleriyle kabul ettirmek istemişlerdir. Gerçekten insanoğlu ne ile uğraşırsa uğraşsın, ne yapmak isterse istesin her zaman inandığı varlığa, davaya , sisteme, düşünceye göre yaşamıştır ve bu süreç dünyanın sonuna kadar böyle devam edecektir. Süregelen bu düşüncenin yani inanmanın insanoğlu için önem atfetmesi, insanların yaşamlarına, hayat tarzlarına, düşüncelerine, istek ve arzularına etkisi her dönemde artarak devam etmiş, toplumları inançlarına göre yönlendirmiştir. İnanmanın belli bir kriteri olmadığı gibi kısıtlayıcı bir düşünce olmaktanda çıkmıştır. Her insan istediğine inanmakta ve inandığı dava, düşünce ve varlığa göre yaşamını düzenlemekte özgür kılınmıştır. İnanmanın önemini açıklama gereği duyduğumuzda; insanoğlu inanışlarının gölgesinde kendisi yeniler, inandıklarını hayatına tatbik eder ve bu ölçüde kendine bir yaşam düzeyi, standardı getirir. Yaşayışlarını bir sistematiğe, bir düzene sokma gereği duyan kimseler her zaman inançları doğrultusunda başarılı olmuştur. İnandığın ölçüde yaşamak, hayatının her noktasında yaşayışını inanç ekseninden dışarıya çıkarmaz. Fakat yaşayışlarını bu eksenden dışarıya çıkaranlar, nasıl yaşarsa hayat çizgisini inancına ters bir şekilde oluşturur. İnanmanın, insan hayatına nasıl bir katkı yaptığını bir düşünürün şu sözüylede özetlemek gerekirse, “inanç kaybolduğunda, insan da kaybolur.” bu söz inanmanın yaşantımıza kattığı değeri bizlere tarif etmektedir.
Biz Müslüman kesimler belki de inanç noktasında diğer toplumlara nazaran inanmak için çok kuvvetli inanç eksenlerimiz vardır. Fakat bizleri ayakta tutacak olan bu değerlerimizin üstünde yeterince durmuyoruz, inançlarımızın peşinden koşmuyoruz ve inançlarımıza sahip çıkmıyoruz. Bugün inançlarımıza sahip çıkan, sımsıkı sarılan bir toplum olsak yaşayışımızda bu inançlarımız doğrultusunda sürerdi. Fakat dışarıdan gelen farklı inanç timsali! kişiler, toplumlar bizlerden inançlarımızı söküp aldılar, inancımıza göre yaşamayı bizlere müsaade etmeyip kendi, yaşantılarını bizlerin inanç eksenine oturtup, onların yaşamlarına göre inanmayı aşıladılar. Bizlerde inançlarımız uğruna bu yaşantıdan kopamadık. Şimdilerde ise Allah’a hamd-ü senalar olsun ki inançlarımız doğrultusunda yaşamaya az da olsa başladık. İnancımızdan kopmamak için, inançlarımıza sımsıkıya sarılmalı ve inancımızı yaşantı haline değil de özümüze aksettirdiğimiz vakit inanç noktasında kimsenin boyunduruğu altına girmemiş oluruz.  

Vesselam...